SİYASET ZAMANI

6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremi takip eden günlerde hükümet, daha doğrusu yürütme hemen her açıdan yetersiz kaldı ve bu nedenle çok eleştiri aldı.

İÇ VE DIŞ POLITIKA

Cenk Alpan

3/27/20234 min read

6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremi takip eden günlerde hükümet, daha doğrusu yürütme hemen her açıdan yetersiz kaldı ve bu nedenle çok eleştiri aldı. Birkaç gün sonra ise önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı, sonra da bazı bakanlar kameraların karşısına geçip, felaketin çok büyük olduğunu hatta aynı gün içinde bu kadar büyük iki depremin daha önce dünyada görülmediğini söyledikten sonra “Şimdi siyaset yapma zamanı değil” diyerek muhalefeti ağır hatta siyasi terbiyenin ötesinde söylemlerle suçladılar.

Evet felaket büyüktü. On bir il gibi büyük bir alanda 13-14 milyon insanı pek çok açıdan etkiledi. Ancak unutulmamalı ki bir depremler ülkesi olan Türkiye’de ilk defa deprem olmadı. Anadolu ve Trakya halkı tarih boyunca çok büyük yıkımlar yaşadı.

Gördük ki devleti yönetmeye talip olanlar 1999’dan günümüze kadar başta deprem olmak üzere yaşanan ve büyük yıkımlara neden olan doğal afetlerden ders almamışlardı.

Bu büyük acıdan sonraki birkaç gün içinde sık sık tekrarlanan bu cümle beni inanılmaz derecede öfkelendirdi. “ŞİMDİ SİYASET YAPMA ZAMANI DEĞİL.”

Türkiye Cumhuriyeti gibi büyük ve güçlü potansiyeli olan bir devleti yönetenler halkın aklı ile oynuyorlardı. Acaba bunu söyleyenler gerçekten ehliyetsiz oldukları için mi söylüyorlardı yoksa içine düştükleri aczi örtmek için mi?

Gelin bu soruya birlikte cevap arayalım.

SİYASET NEDİR?

Bu soruya verecek çok fazla cevap vardır. Siyaset bilimcilerin neredeyse her biri farklı tanımlar yapmıştır. Günümüzden iki bin beş yüz yıl öncesine gittiğimizde bile, o gün için felsefi açıdan pek çok yönetim tanımı yapılmıştır. Bunların hepsini bir kenara bırakalım.

Çok basit ve çok kolay anlaşılır olduğu için benim en sevdiğim tanım şudur: SİYASET GÜNLÜK İŞLER, GÜÇLERDİR. Geliri, eğitim düzeyi, sosyal statüsü ne olursa olsun her birey kendi menfaatlerinin gözetilmesini ve savunulmasını ister. Kıt kaynaklar içinden biraz daha fazla pay almak için uğraşır. Demokrasilerde bu beklenti ve talepler siyasi partiler aracılığı ile gerçekleşir.

Dönelim konumuza. “Şimdi siyaset yapma zamanı değil” miş. Hayır hanımlar, beyler, yanılıyorsunuz. Şimdi tam da siyaset yapma zamanı. Söz konusu olan milyonlarca insanımızın beslenmesi, barınması, insana yakışan ve her insanın gereksinimlerinin karşılanabilmesi için toplumun her kesimi ile koordineli çalışma yapılması gereken bir zamandayız. Bunun yanında işini ve işyerini kaybeden insanların yeniden geçimlerini sağlayabilmeleri için de tedbirler almak zorundayız. Evleri ve işyerleri yıkıldığı için başka illere göçen insanların hayata tutunabilmeleri için de bir şeyler yapmak zorundayız. Çocukların ve gençlerin yaşamdan kopmalarını önlemek için de bir şeyler yapmalıyız. Aksi takdirde önce depremlerle, ardından gelen sel ile var olma dürtüsünü kaybedenler arasında intiharların artmasından korkarım. Sorun sadece depremzedelerin sorunu değildir. Türkiye’nin gıda kaynağı olan bölgede yaşayıp zarar gören , tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimize öncelikle yardım eli uzatılmazsa bu seneden itibaren önümüzdeki yıllarda ülkemizde ciddi bir gıda sıkıntısı yaşanacaktır. Sanayiden sonra yaşanacak gıda ithali kısa vadede cari açığın geri dönüşsüz olarak fevkalade artmasına resesyonun giderek büyümesine neden olurken; enflasyon ile birlikte yaşanacak işsizlik görülmemiş detecede büyük bir stagflasyona neden olacaktır.

İşte tam da bu nedenlerle afete maruz kalan halkın günlük işlerini, güçlerini halledip gereksinimlerini karşılamak amacıyla olumlu ve yapıcı siyaset yapma zamanıdır.

İktidar bu noktada kabile devletlerinin bile yapmayacağı bir hata yaptı. Bu milyonlarca felaketzedeye yardım için topyekûn bir seferberlik ilan edeceğine, yardım edilecekse sadece biz yardım ederiz, bizden başka hiç kimse afetzedelere yardım edemez düşüncesiyle Türk Miletine ikinci bir felaket yaşattı.

Kızılay’ın para karşılığı çadır ve yiyecek satması vatandaşı doğrudan ve olumsuz etkileyen bir siyasa değil mi? Farklı sivil toplum kuruluşlarının yaptığı çadır yardımlarını Bursa’ya gönderip üzerlerine AFAD logosu bastırarak insanları günlerce soğukta ve yağmurda yaşamak zorunda bırakmak eleştirilmesi mutlak zorunlu olan bir uygulama değil mi?

İşte bütün bu politikaları ve uygulamaları konuşmak, tartışmak ve eleştirmek; aynı zamanda yürütme organına yardımcı olmak ve yol göstermek tam anlamıyla “siyaset yapmak”tır. Bu anlamda eleştirileri yok saymak da en hafifinden aymazlıktır.

İki aya yakın bir süredir basından izliyoruz. Ayrıntıya girmeyi pek anlamlı bulmuyorum. Sözün özü şu: Halkın gereksinimlerini karşılamak ve onların 21. yüzyılda insanlık onuruna yakışır bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlamak için zaman tam da siyaset yapma zamanıdır. Bu travmatik felaketler zincirinin üstesinden gelmenin tek yolu vardır, o da YAPICI SİYASET yapmak. Siz siz olun ehliyetsiz ve kifayetsiz yöneticilere kulak asmayın.

Tekrar tekrar söylüyorum. Şimdi tam da siyaset yapma zamanıdır. Zaman halkın ihtiyaçlarını karşılayıp geleceğe güvenle bakmaları ve kaygılarını gidermek için günlük işleri ve güçleri ile ilgilenmek, tedbirler alıp politikalar geliştirmek zamanıdır.

Allah afetzedelere sabır ve dayanma gücü verirken tüm siyasetçi, bürokrat ve kamu yöneticilerine de akıl, fikir ihsan etsin.