SIĞIRCIKLAR VE KELAYNAKLAR!
Yaklaşık on beş yıl önceydi. Oğlum yüzücüydü ve takımca, aileler ile birlikte yarışlara Urfa’ya gitmiştik. Tabi gitmişken buram buram tarih ve Anadolu kültürü kokan bu şehri doya doya gezme fırsatı da bulduk.
GÜNCEL
Cenk Alpan
6/20/20233 min read
Yaklaşık on beş yıl önceydi. Oğlum yüzücüydü ve takımca, aileler ile birlikte yarışlara Urfa’ya gitmiştik. Tabi gitmişken buram buram tarih ve Anadolu kültürü kokan bu şehri doya doya gezme fırsatı da bulduk. Birecik’teki kelaynak kuşları barınağı ve üretim yerine gittiğimizde bu enteresan görünüşlü kuşları da görmüş olduk. Altı üstü renkli, kel kafalı kuşlardı.
Biraz kalabalıkça göründüğümüz için olsa gerek genç bir bey gelip bize bilgi vermeye başladı. Aman Tanrım! Ben duyduklarım karşısında hayretler içinde kaldım. Meğer bu kelaynak kuşları öyle sıradan kuşlar değilmiş. Biz insanlardan bile daha saygıdeğer ve bir o kadar da sadakate dayalı romantik yaşamları varmış.
Erkek ve dişi kuşlar ergenliğe erişip çiftleştikten sonra bildiğiniz bir aile düzeni kurarlarmış. Hani derler ya yuvayı dişi kuş yapar diye, kelaynaklarda bu iş öyle özlü ve güzel sözlerdeki gibi olmuyormuş. Yuvayı erkek ve dişi kuş birlikte yapıyormuş. Yavrular yumurtadan çıkınca sırayla yavruları besliyorlar, nöbetleşe yuvayı ve yavruları bekliyorlarmış. Uçmayı yavrulara birlikte öğretiyor, deyim yerindeyse mesut ve bahtiyar bir yuvada yaşamlarını sürdürüyorlarmış. Doğal olarak yavrular kendi başlarına hayatlarını devam ettirecek hale geldiğinde alıp başlarını gidiyorlarmış.
Bu yaşam hikayesinin enteresan tarafı bundan sonra başlıyor. Karı-koca diyebileceğimiz dişi ve erkek kuşlar, yavrular yuvadan ayrıldıktan sonra da birlikte yaşamaya devam ediyorlarmış. Bir sonraki yıl yeni doğan yavrularla birlikte yeniden bir aile oluyorlar, onları yaşamlarını kendi başlarına sürdürecek olgunluğa erişinceye kadar besleyip, koruyup, gözetiyorlarmış. Bu renkli kuşlar 25-30 yıl yaşıyor, beş yaşında erginleşiyor ve her yıl bir defa bir ile dört arasında yumurta yapıyorlarmış.
Şimdi sıkı durun! Kelaynak kuşlarına neredeyse insanlardan daha fazla saygı duymamın nedenine geleyim. İster erkek ister dişi olsun bir kelaynak kuşunun eşi ölürse geride kalan eş hayatta kalmayı, başka bir kuşla eşleşip yaşama devam etmeyi reddediyormuş. Bitip tükeninceye kadar bekleyip sonunda o da hayata veda ederek ölen eşine kavuşuyormuş. Siz ne düşünürsünüz bilmem ama ben çok etkilendim.
Peki bu konu nereden aklıma geldi? Dün bir film izledim. Genç kadın kendisine musallat olup rahatsız eden bir kuşa kızıp taş atıyor ve taşı kuşa isabet ettiriyor. Tabi ki kuş yaralanıp yere düşüyor. Genç kadın bir anda yaptığından pişmanlık duyup aceleyle beze sardığı yaralı kuşu veterinere götürüyor. Orta yaşlı veteriner gerekli cerrahi müdahaleyi yaparken kuşun bir sığırcık olduğunu söylüyor ve yaşının verdiği babacanlıkla o tok sesiyle ağır ağır sığırcık kuşları hakkında genç kadına bir şeyler anlatmaya başlıyor. O ne! Meğer sığırcık kuşlarının da kelaynak kuşları gibi sadakate dayalı bir aile hayatları varmış. Derler ya öğrenmenin yaşı yoktur diye. Urfa’nın Birecik İlçesinde duyduklarım aklıma geldi ve yine duygulandım.
Film bitti, ben her zamanki gibi TV’de bir haber kanalını açtım, elime de gazetemi alıp göz gezdirmeye başladım. Birden kafam karıştı, allak bullak oldum. İnsanlığımdan utanıp keşke bir sığırcık veya kelaynak kuşu olup onların dünyasında yaşasaydım dedim. Sanki yazılı ve görsel medya anlaşmış gibi birbirine çok benzeyen haberleri gözüme ve kulağıma sokuyordu.
Bir adam kendisinden boşanmak isteyen karısını sokakta bıçakladı. Kadın üzerine kuma getiren kocasını öldürdü. Boşandığı karısı başka bir adamla evlenmeye kalkınca adam kadını iki çocuğunun gözü önünde öldürdü, sonra da kendi canına kıydı.
Dikkat ettiyseniz yazının başından beri kuşları hiç “hayvan” olarak betimlemedim. Varın siz karar verin hangi taraf gerçek hayvan! Eşini kaybettikten sonra yaşama küsen kuşlar mı yoksa “ya benim olursun ya da toprağın” diyen mahluklar mı?
Cenk Alpan
20.06.2023
Bodrum