MUHALEFETİN YEREL SEÇİM STRATEJİSİ ÜZERİNE – 2

Gelelim olumsuz ekonomik koşullara. Ekonomi konusundaki sıkıntılar sadece kürsülerde ve sahnelerde o coşkulu kalabalıklara hamasi konuşmalarla anlatılmamalıymış demek ki. Çarşı, pazarda halkla, pazarcıyla, kiracılarla, okuyamayan öğrenciler, okusa bile iş bulamayan genç kuşaklarla; artık özellikle büyük kentlerde ihtiyaç olduğu halde ikinci el araba bile alamayanlarla, evlenip yuva kuramayanlarla, taşınıp oturacak bir kiralık ev bulamayanlarla temas kurup görüntülü reklam filmleri çektirilip TV kanallarına yoğun reklam verilmeli. Ha diyeceksiniz ki TRT dahil havuz medyası kanallar bu tip reklamları kabul etmiyormuş.

İÇ VE DIŞ POLITIKA

Cenk Alpan

6/12/2023

MUHALEFETİN YEREL SEÇİM STRATEJİSİ ÜZERİNE – 2

Gelelim olumsuz ekonomik koşullara. Ekonomi konusundaki sıkıntılar sadece kürsülerde ve sahnelerde o coşkulu kalabalıklara hamasi konuşmalarla anlatılmamalıymış demek ki. Çarşı, pazarda halkla, pazarcıyla, kiracılarla, okuyamayan öğrenciler, okusa bile iş bulamayan genç kuşaklarla; artık özellikle büyük kentlerde ihtiyaç olduğu halde ikinci el araba bile alamayanlarla, evlenip yuva kuramayanlarla, taşınıp oturacak bir kiralık ev bulamayanlarla temas kurup görüntülü reklam filmleri çektirilip TV kanallarına yoğun reklam verilmeli. Ha diyeceksiniz ki TRT dahil havuz medyası kanallar bu tip reklamları kabul etmiyormuş. Siz rakamlara çok inanmayın. Gazetemi cami yanındaki marketten alıyorum. Öğle saatlerinde bakıyorum Sözcü ve Cumhuriyet gazetesi yok. Bir gün Marketçi muhafazakâr hanım kardeşime sitem ettim. Birçok gazeteyi tomarla getirtiyorsunuz ama Sözcü gazetesini bir avuç Cumhuriyet’i taneyle getirtiyorsunuz dedim. Olur mu abi dedi o gördüğün gazeteler satılmadığı için orada duruyor. En çok gelen Sözcü ama cami cemaatinden kalmıyor, kapışıyorlar dedi. İnanması zor gelse de başka satıcılardan da duydum bunu. Bir şeye daha dikkatinizi çekmek isterim. Muhalif TV kanallarındaki ana haber ile tartışma programlarına da iktidar yanlılarından ağır eleştiriler ve hakaretler yağıyor! Demek ki yoğun şekilde onlar da kendi kanallarına güvenmediklerinden muhalif kanalları izliyorlar. Bu nedenle yukarıda belirttiğim konularda bol bol reklam verilmeli. Bilbordlar kiralanmalı. Partiye kiralamıyorlarsa aracı firmaları kullanılmalı. Bir gün gösterilse bile on binlerce kişi izlemiş olur. On milyonlarca el ilanı bastırılıp dağıtılmalı, büyük posterler bastırılmalı. Kısacası halka dokunabilmek için masraftan kaçınılmamalı.

Halkın bilinç altına, çıkmamak-silinmemek üzere yerleşmek şart. Bu da iktidar ve bileşenlerinin en azından en kötü politikalarını ve uygulamalarını sürekli olarak, yüzlerce, binlerce kez ve her vesile ile halka hatırlatmakla, unutturmamakla olabilir. Yüksek ve iyi eğitim alma şansı bulamamış, her söylenene inanan, dinin elden gideceğine, ezanın susturulacağına, camilerin yıkılacağına inanan gerçek ya da bir kısmı sahte 52’lik ahaliye ulaşabilmek başlıca amaç olmalı. Bu konu ittifak partilerinin il ve ilçe başkanlıkları aracılığı ile olmalı kahvehanelerde pişpirik ve okey oynayan köylünün dikkatini celbederek olmalı. Unutmayalım Avrupa’daki aydınlanma kahvehanelerde yapılan fikir alışverişleri ve uygar tartışmalarla başlamıştı. Hedef kitle iyi belirlenmeli. Bana hitap etmeyin. Benim kafa yapımdaki insanlarla da zaman kaybetmeyin. Yaptıklarınızı, yapmayı planladıklarınızı ve düşündüklerinizi bizler çok iyi biliyoruz. Kendinizi alkışlatmaktan vazgeçin. Sizleri yuhalayanlara ulaşın, yuhalatanlarla uğraşın ve bir günü bile boşa harcamadan hemen çalışmaya başlayın. Yoksa korkarım çok yakında çözülmeler başlayacak.

Yüzde otuzluk değişmez CHP seçmeni zaten durumu çok iyi anlayıp analiz edebiliyor. Partiye düşen görev daha ziyade düşük gelir ve eğitim seviyesindeki insanlara ulaşıp onlara dokunabilmek olmalıdır. İşin olmazsa olmazı, yazının başında yazdığım gibi uzmanlık alanı toplumu derinlemesine analiz edebilen sosyologlarla, yöresel halkların kültürlerini ve değerlerini analiz edebilen antropologların, onları ikna edebilecek sosyal psikologların ilminden azami faydalanabilmektir. Partinin eski ve tecrübeli siyasetçileri de asla unutulmamalı, istişare kurulları oluşturulmalıdır. Bu kurullar sadece eski genel başkanlar seviyesinde değil, eski il ve ilçe başkanlıkları ve eski belediye başkanları seviyesinde de olmalı, basılı olarak ve internet aracılığı ile kayda geçirilerek gelecek nesillere aktarılmalı, faydalanmaları sağlanmalı, varılan kararlar mevcut teknolojik araçlar kullanılarak tüm teşkilatla paylaşılmalıdır.

Bunlarla birlikte sırf öne çıkmak için parti içi demokrasi iddiası ile her şey TV’lerde halkın önünde konuşulup eleştirilmemelidir. Siyasi Partilerin de bir mahremiyeti vardır. Partinin Genel Başkanı, Sözcüsü ya da Grup Başkanı topluma “bilmesi gereken” kuralı çerçevesinde yeterli açıklamayı yapabilir. Parti mahremiyetine saygı göstermemek anti demokratik bir anlayış değildir. Partilerin yönetim organlarında her şey serbestçe tartışılmalı ancak gerekli olanlar kamuoyu ile tartışılmalıdır.

Buraya kadar yazdıklarım çoğunlukla merkezi ve üst düzey çalışmalar. Yerel seçimlerde öyle kürsülerden yapılan konuşmalarla seçim kazanılmaz. Belediyeler, görevde iseler yaptıkları ve vaat ettikleri projelerini, görevde değilseler yapmayı planladıkları somut projeleri ve vaatleri ile her eve, her köye, her mezraya ulaşarak halkı ikna ederek inandırmak zorundadır. Partinin diğer belediyelerinde yapılan uygulamalar yine görüntülerle, el ilanları ve posterlerle hedef kitleye ulaştırılmalıdır. Bu çalışmalar sırasında belediye başkan adayları gerek maddi açıdan gerekse genel bilgi açısından yukarıda belirttiğimiz uzman personelin desteğiyle mutlaka desteklenmelidir. Yerel özellikleri değerlendirip işlemek de başkan adayı ve ekibinin işidir. Unutmayalım! Karadeniz’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun vereceğini açıkladığı fındık baş fiyatı Erdoğan’ın vereceğinden fazla olunca Cumhurbaşkanı kürsüden “Ula uşağum madem verecektin bugüne kadar niye vermedin?” diye sordu. Bir iki gazeteci dışında partililer bu konuyu gündeme getirmedi. “21 yıldır ülkeyi siz yönetiyorsunuz. Baş fiyatları muhalefet değil iktidar verir. Bugüne kadar kimse söylemedi mi yoksa artık bu kadar basit şeyleri de mi hatırlayamıyorsunuz?” diye soran olmadı. Oysa meydanlarda bol bol makaraya sarılıp halk deyimiyle maytap geçilecek bir konuydu. Halk ne eğlenirdi ama…